Mavinin ressamı Bünyamin Pehlivan ile geçmiş yıllardaki sanat galerilerini, şiir sevgisini ve sanatsal alanda şimdilerde neler yaptığını konuştuk.
Edebiyat Postası: Sizin resim sanatını bir yaşama biçimi olarak belirlemeniz lise yıllarında resim öğretmeniniz İsmail Yücel'in teşvikiyle başlıyor. İyi resim yapmayı nasıl öğrendiniz? Çünkü öğretmeniniz, o yıllarda sizin resimlerinize ilişkin "ne yaptığınızı bildiğinizi" söylüyor. "Ne yaptığınızı bilmek"ten kasıt, bilinçli ya da belli bir perspektif midir, yoksa sanatçının dünya görüşü müdür? Bize biraz ilk döneminizde yaptığınız resimleri anlatır mısınız?
Bünyamin Pehlivan: Evet, bana resmi sevdiren ve öğreten hocamın teşvikleri çok önemli. Sanatta başarılı olmanın ilk koşulu, sevmek ve istemekle başlar diye düşünüyorum. Sanatın hangi dalında olursa olsun, eğitim mutlaka olmalı. Bu eğitim, okul (güzel sanatlar lisesi, üniversite) olduğu gibi atölye ve kurslar şeklinde de olabilir. Ancak, sanatçı için yetenek, olmazsa olmaz bir koşuldur. Bunun yanı sıra hiçbir sanat eğitimi almadan sadece kendi yeteneği ve izlenimleriyle çok değerli sanatçıları biliyoruz. Gerçi özellikle akademisyen ressamların "alaylı" diye adlandırılan bu ressamları ve sanatçıları küçümsediklerini de biliyoruz. Bu konuda şu son sözü de söylemek istiyorum: Yapılan eserler sanat değeri taşıyorsa, eseri yapanın eğitimi hiç önemli değildir, aynı şekilde her eğitimlinin yaptığı da sanat eseri değildir.
"ESKİDEN SERGİ AÇILIŞLARINA KOKTEYLCİLER DEĞİL, SANATSEVERLER GELİRDİ"
E.P.:O yıllarda toplumun resim sanatına bakışı nasıldı? Genelde sanat ortamı, özelde resim dünyası ve galerilerin durumuna değinebilir misiniz?
B.P.: Benim resme profesyonel olarak başlamam 90'lı yıllarda oldu. Özellikle 1996 yılından önceki 20-25 yıllık dönemimi hobi olarak kabul ediyorum. O yıllarda resim eğitimi veren okul sayısı bir elin beş parmağını geçmiyordu. Profesyonel ressam da sayı olarak bugünkü sayıya baktığımızda çok azdı. Bunlar da genellikle İstanbul ve Ankara'da toplanmışlardı, ama sanatın merkezi o gün de, bugün de İstanbul. Bunların dışındakiler taşra kabul ediliyor ve küçümseniyordu, değişen bir şey yok, bugün de aynı. O yıllarda galeri sayısı azdı ama gerçekten çok iyi galeriler vardı. Bankaların hemen hemen tamamının birer sanat galerisi vardı ve çok güzel eserler sergileniyordu. Sergilenecek eserler titizlikle seçilirdi. Sergi açılışlarına şimdi olduğu gibi kokteylci davetliler değil, sanatseverler davet edilir ve gelirdi. Bildiğim galerilerin bu konuda portföyleri vardı.
'ARTIK MADDİ DURUMU OLAN HERKES SERGİ AÇABİLİYOR VE RESSAMIM DİYE GEZEBİLİYOR'
Konu buraya gelmişken düşüncelerimi de kısaca belirtmek istiyorum: Resim sanatı günümüzde sanat olmaktan çıkıp endüstriyel bir ürün haline geldi ne yazık ki. "Ne yaparsam resmimi satarım" ya da "İnsanlar ne tür resim istiyor ve beğeniyor," kaygı ve düşüncesi egemen olmaya başladı. Bu da sanat adına çok olumsuz bir gelişme. Aynı şekilde galeriler de bu doğrultuda resimleri sergilemeyi tercih ediyorlar. Kapitalist ekonomi dünyasındaki gelişmeler, sanatın yozlaşmasına ve ticari meta haline gelmesine neden oluyor. O dönemde sergilenecek eserlerde sanat değeri kıstas alınırken, galeri sahipleri salonlarını günlük olarak ressamlara kiralayıp "ötesine karışmam" düşüncesi egemen oldu ne yazık ki. Doğal olarak maddi durumu müsait olan herkes sergi açabiliyor ve ressamım, sanatçıyım diye gezebiliyorlar.
'RESİM ŞİİR VE MÜZİKTEN, ONLAR DA RESİMDEN ETKİLENİR VE ESİNLENİR'
E.P.:Resimlerinizde Anadolu insanına yer vermenizin yanı sıra, "mavi", "şiir" ve "kadın" imgelerine de büyük önem veriyorsunuz. Bu imgelerin resminize olan katkıları nelerdir?
B.P.: Sanatçı, çağının aynasıdır ve yaşadığı topluma sorumlukları vardır. Yaşadığımız coğrafya ve dünyada olumsuzluklar yaşanırken, bunlara kayıtsız kalmak mümkün değil. Aklıma Neron'un şu sözü geldi: "Varsın yansın Roma, ben şarkımı söylerim." Şiir ve müzik, bana göre ikiz kardeş gibidir. Resim onlardan, onlar da resimden etkilenir ve esinlenir. Nâzım Hikmet'in şiirleri öz itibariyle beni hep etkileyip esin kaynağı oluyor. Bir şiirde ya da bir müzik dinlerken sizde oluşan duygu resminize konu olabiliyor.
'DÜNYADA MAVİYİ ÖZ OLARAK KULLANAN TEK RESSAMIM'
Mavi benim çok sevdiğim bir renk. Bu sadece benim değil, tüm sanatçıların sıkça kullandığı bir renk. Bodrum'a geldiğimden beri –ki yirmi dördüncü yıl içendeyim– resimlerimi sadece mavi ve tonları ile yapıyorum. Tüm ressamların bir mavi dönemi olmuştur ama maviyi öz olarak kullanan dünyada başka ressam yok. Bu konuda 2014 yılında Pamukkale Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi (adını söylemiyorum) akademik makale (tez) konusu olarak benimle bir röportaj yapmış, makale akademik kurulca onaylanarak yayımlanmıştır ("Monocrome Resim ve Mavinin Ressamı M. Bünyamin Pehlivan" başlığı ile). Mavi ile resim yapmayı seviyorum ve yapmaya da devam ediyorum.
'KADIN, RESMİN VE SANATIN DEĞİŞMEZ KONUSUDUR'
Kadın, bir yanda sevgilimizdir, eşimizdir, öte yanda dünyada ve özellikle İslam ülkeleri ve yurdumuzda en zor koşullarda yaşayan insandır. Şiddet görür, taciz ve tecavüze uğrar, öldürülür, sosyal hakları yoktur. İlkçağlardan beri kadın, resmin ve sanatın değişmez konusu olmuştur. Etkilenmemek olası değil.
'NÂZIM TÜM ÇAĞLARIN VE ULUSLARIN ŞAİRİDİR'
E.P.:Sizin Türk şiiri ve Nâzım Hikmet'e olan sevginizi biliyoruz. Hatta sizin karakteristik özelliğiniz "Nâzım'ın bazı şiirlerini resme dönüştürmenizdir," desek yeridir. Şiir ile resim sanatı arasındaki benzerlikler ve farklılıklar sizce nelerdir?
B.P.: Nâzım ile ilgili düşüncelerimi yukarıda belirttim. Nâzım tüm çağların ve ulusların şairidir. Sanatçılara esin kaynağı olmaya devam edecektir.
E.P.:Şu sıralar resimlerinizde özel olarak çalıştığınız temalar ya da yeni bir seriniz var mı? Şimdilerde ne tür resimler çiziyorsunuz?
B.P.: Önemli bir değişiklik yok diyebilirim. Toplumsal temalar yine ağırlıkta, bunun yanı sıra estetiğe yönelmem var. Sanatçı kendini geliştirmek zorundadır. Maviden vazgeçmeden tekniğimde arayışlar var. Yeni resimlerim var.
'SERGİ AÇACAĞIM MEKÂN VE KOŞULLAR ÇOK ÖNEMLİ BENİM İÇİN'
E.P.:Bugüne kadar çok sayıda kişisel ve karma sergide yer aldınız? Sergileri belli bir zaman aralığında mı yapıyorsunuz; bunun periyodik bir takvimi var mı? Ve son olarak, önümüzdeki günlerde yeni bir serginiz olacak mı?
B.P.: Yaşadığımız koşullarda moral olarak, toplumun olumsuzluklarından doğal olarak etkileniyorum ve bu durum çalışmalarımı etkiliyor. Yeni bir sergi için yeterli resmim var, çalışmalarım da devam ediyor. Sergi açmış olmak için sergi açmak istemiyorum. Sergi açacağım mekân ve koşullar çok önemli benim için. 2025 yılında birkaç sergi düşünüyorum. İstanbul ve Ankara olabilir. Uygun mekân olduğu takdirde. Yurtdışı sergisi çok istiyorum ama şu koşullarda çok zor görünüyor.