Her şeyi yitiriyoruz aniden bir sabah uykusunda... Güneş yanığında uyuyan bir güruh, yanmalara doymayan...
Kocaman bir şehri terk ediyor gençlik... Haberini aldığımız kayıplardan anlıyoruz ne kötü büyüdük.
Ses çıkmıyor artık o koca kırmızı koltuklu, kırmızı kadife perdeli Ses Tiyatrosu'ndan. Babanın elinden tutup gittiğin bir tiyatro sahnesi Ferhan ismiyle yaşıyor.
Ferhan: "Mutlu eden, huzur veren, güldüren"... İsmi bile fedakâr konmuş... Eleştirirken titreten kibar insanların varlığıydı ses veren yarına... Ses; öksüz, yetim... Yaşam yarılamış...
Gözünün içine giren ateşe kör uyananlar ülkesi umudunu bir kere daha kaybediyor. Bir gidenin yenisinin gelmediği bir değerli dönem uyanık sadece. Yoksunluk başka nedir ki?